geceyarısına 2 dk kala tedxizmit konuşmasının metni

22 Eylül 2018
Geceyarısına 2 dakika kala, kalbe yolculuk
D. Hakan Habip - TEDxİzmit - Farklı açıdan
 
Oğlum 2,5 yaşında “baba, benimle konuşurken, gözlerimin içine bak” dedi...Çocuklardan çok şey öğreniyorum.

Sorunlara çocuk kalbiyle bakıp da, çok daha güzel çözüm ürettiğiniz anlar oldu mu?  Anlatacaklarıma şu şekilde bakabilirsiniz:...çocuklardan öğrendiklerim, çocuk kalbimle bakınca bir yere kadar çözebildiklerim, ...gelecek nesillerin ... bunları da öğren ki...diye gönderdikleri...

Allayıp, pullamaya gerek yok.  Sorunumuz:  şiddet ve tutarsızlık.  Sistem bozuk ve bu şekilde devam etmeyecek!!  “Geceyarısı” yazıyor ama tahmin ediyor olabilirsiniz: “kıyamete” 2 dakika kaldı.

“neden bu krizdeyiz, neleri doğruymuş gibi kabul edip, bu noktaya geldik?” diye sorsam.  cevabını biliyorsunuz, kalbinizde...ancak...aklımızda... bir sis perdesi var.  "Kaldırmak için çalışacağım.”

“Hakan, sen kimsin ki?” diyebilirsiniz.   Lise sonrası, uzun seneler yurt dışında okudum, çalıştım; her gidişimde, “faydam dokunabilir” diyerek geri döndüm.... hatta,  “bu topraklar iyi olmadan, dünya iyi olmayacak” diyerek..

2000 yılında Türkiye’nin bilişimle kalkınmasını tarif eden bir proje yazdım.  4 sene sonra, bu projenin gerçekleşmesini sağlayabilecek, çocuk ve gençler için tasarlanmış, bilimsel turnuvalarla karşılaştım.  Felsefesi çok tutarlı.  O gün bugündür bu konuda neredeyse, hergün çalışıyorum.  

Sayısı artık 1.500’e yaklaşan gönüllüden biriyim.   68 ilden 20.000 üstü öğrenci bu deneyimi yaşadı.  15nci yılımızda, hedefimiz: 81 ilden 9.000 yeni öğrenci.  Öğrenciler bir taraftan ...tasarım, kodlama, ...bilimsel araştırma, özgün çözümler üzerinde çalışırken, ....diğer taraftan özgüven, karşılıklı güven, etkileşim, zaman kullanımı, sunum yapma, takım çalışması yapabilme, kazan-kazan tavırlar gösterebilmek gibi - her an ve her yerde  faydalanabilecekleri -  beceriler kazandılar.  Her yıl patent başvuruları, dünyanın sayılı üniversitlerinden burslu katılımcılarımız oldu.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Şükrediyorum: muhteşem çalışan, gönüllü, ve destekçiler sayesinde bu topraklarla ilgili hayallerimin bir oranda gerçekleştiğini gördüm. 

Bunun dışında hataları, eksiklikleri olan normal yurdum insanıyım. 

Normal ...diyorum ama... nasıl insanlık krizdeyse... ben de kendimce krizler yaşadım-yaşıyorum; krizlerime ...sabır, nezaket, ve kararlılıkla yaklaşınca, kendimi daha iyi tanıdığımı, hep derler ya – krizleri fırsata dönüştürebileceğimi ...yeni yeni idrak ediyorum.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------

Sabır, nezaket, ve kararlılıkla.... insanlık olarak içinde bulunduğumuz krizin.....üstündeki sis perdesini kaldırmak için, en geniş perspektiften/soyuttan (evrenden), en dar prespektife/somuta (kendimize/içimize) inmeyi deneyip, bir çeşit ayna olmaya çalışacağım.  7 basamaklı bir örgü...  
1    1. Evrene uyumsuzluk! - 3 başlık:
a. ilk konumuz “tavırlarımız”... genelde evren farklıları birleştiriyor ve üretiyor: bknz kadın + erkek ürünleri çocuk; biz ise ayırıp, tüketiyoruz.  İradeyle birleştirmek yerine, raslantı olan etnik köken, inanç, renk, dil, cinsiyet ....etiketlerini birbirimizi kategorize etmek için kullanıyoruz.  Çatışmaların zeminini hazırlıyoruz.  En kadim bilgeliklerden biri Altın Kural: “komşuna ... diğerine -  kendine davranılmasını istediğin gibi davran”... söylemini tamamen unutmuş kişi, kurum, ve iktidarlar var.  Her yerde. 

Bu tutarsızlık, hepimizi köleleştirmek, şiddeti sıradanlaştırmak, bizi bir birimize düşman etmek pahasına, siyasi ve ekonomik gücü perçinlemek için kullanılıyor.  Amaç: güç ve para....asla tutarlı bir felsefe değil....Susturup, bizi de şuç ortağı ediyor.   “Ama” veya “ama onlar da yaptı” sıkça kullanılan bahaneler.  Bu bahaneler bizi daha da kitliyor, kendi kampımıza hapsediyor.

Kimlik siyasetinin dili ....kat, kat... egomuzu inşa ediyor.  İnşaatın harcı “kültür” kelimesi.  Kültür “olunan durum” değil, “yapılan eylem”.  

“Olunan durum” olarak algılamak ayırıyor, “yapılan eylem” olarak algılamak ise ... yapılan şeyin önemini öne çıkarıp, birleştiriyor.  Bknz: ...x takımlı olmak ... sohbet etmek...Sizce hangisi birleştiriyor?

Dünyanın en kanlı deneyimleri - inanç ve ırk ayrımını temel alan çatışmalarda yaşanmış: bknz Haçlı seferleri, bknz Nazilerin başlattığı savaş; insanlık olarak dersimizi aldık mı? 

Hani bu tutarsız yaklaşımlara bir tane daha eklemek gerekirse: sahip olmak/talan/gasp/fethetmek diye eklerdim... Sanıyoruz ki, sahip olmak için yapılan herşey mübah.  Sanıyoruz ki, belli sebeplerle şiddet uygulamak mübah. 

Değil.  Size yapılsa, hoşunuza gider mi? 
Meraklısı için, kanımca, sahip olabildiğimiz tek şey: irademiz. 

b. Evrene uyumsuzlukta ikinci konu “birleştirici eylem”... En evrensel birleştirici eylem, bilim.  Yaşam kalitesini arttırıyor.  7 milyarı birleştiriyor.  Bknz cep telefonu.  Ama bilimi (birleştirici) bayrak edinen tek bir dünya siyasetçisi yok.  Neden:  Çünkü kimlik siyaseti daha kolay, akıl yerine ilkel duyguları tetikleyip, daha ekonomik bir yöntemle oy kazandırıyor.

Korku, öfkenin girdiği kalplere, karşılıklı sevgi, saygının girmesi zor.  Şiddetin girmesi kolay.  Bedelini ölçen .......yok. 

Bilim yerine kimlik siyaseti tercihimiz, yaşam kalitesi arttırmak için kullanılabilecek kaynakları ...tüketiyor, kaynakların çar çur edilip, silaha, anlamsız gösterişe aktarılmasını, gücün tek elde birikmesini, özgürlüklerin kırpılmasını, şiddet ekonomisini ...normalleştiriyor.    

Evrensellik dışlanıyor, lüks görülüyor.  Ne yazık ki, küçük bir zümreye kısa dönemde kazandırıyor, sonra yıkıyor.  Öte yandan bilim orta ve uzun vadede tüm insanlığa kazandırıyor.  Eğer amaç, zümre yerine, insanlığın kazanması ise... birleştirici bayrak: kimlik (korku) yerine bilim...

c. Evrene uyumsuzlukta üçüncü konu: “değerler” ...  Evrensel olduğunu düşündüğümüz birçok değer evrensel değil.  Doğruluk deneyi için teklifim hayal etmeniz: başka gezegende ... benzer becerilerin, iradenin olduğu bir yaşam olsa, bugün sizin evrensel dediğiniz değer orada da geçerli olur mu?  Mesela, “dürüstlük” olur.  Evrensel olmayan değerler, bizi evrene uyumsuz kılıyor.

2. Gezegene uyum! - 3 konu: kirletiyoruz, 


suyu, havayı, toprağı, çevreyi.  “kim temizleyecek?” düşünmüyoruz.  Doğayı çocuklarımızdan ödünç almış olduğumuzu ... unutmuşuz.  Önümüzdeki on yıllarda dünyada belki milyarlarca iklim mültecisi/göçmeni olabilir.  Olası su savaşları denirdi...haritaya bakın...başladı.

Gezegene uyumsuzlukta ikinci konu: fosil yakıtlar: Petrol ve doğal gazın, hatta kömürün, kendiliğinden oluşması 1 milyon ile 100 milyon yıl arası.  Hazırı yiyoruz.  Adını koyalım: “gezegenden/doğadan/gelecek nesillerden çalıyoruz.”  

Reel sektörün en önemli girdisinin "bir çeşit hırsızlık” sayesinde olduğu bir dünyada... biz bugün ahlak, vicdan, tutarlılık...ve krizin sebeplerini ...arıyoruz.  Fosil yakıtların sebep oldukları: su, hava kirliliğine, merkezi üretimin zaafı: kablolardaki kayıplara henüz gelmedim...

Gezegene uyumsuzlukta üçüncü konu: fiyat: dediğimiz ekonomik kavram gerçek maliyetleri yansıtmıyor.  Hamburgerin fiyatı, o sığırı besleyen mısırın yetişmesini sağlayan binlerce litre suyun bedelini, veya  ....metan salınımının doğaya maliyetini yansıtmıyor.  Kısaca gezegene verdiğimiz zarar çoğunlukla fiyatlara dahil değil. 

33. Ağaç ve hayvanlarla uyumsuzuz!- 2 konu: 



Ağaçları kesiyor, rant için yakıyoruz.   Oksijen ürettiğini, karbondioksiti “kullandıklarını”, ilaç hammaddesi olarak kullandığımızı bile bile. 

Hayvanları sömürüp, öldürmek için çoğaltıyoruz.  İşkence gibi şartlarda yetiştirip, taşıyıp, yok edip, kendi aramızdaki şiddetin bu sayede daha kolay hazmedildiğini öğrendiğimizi unutuyoruz. 

Çıkardıkları metan gazının 5 yıllık süreçte, molekül bazında, karbon dioksite oranla ısı tutma potansiyelinin 100 misli olduğunu ....ve bu potansiyelin küresel ısınmaya katkısını görmezden geliyoruz.

44. İnsanlığa uyumsuzuz! - 2 konu 


aİnsanlığa uyumsuzlukta birinci gösterge : Şiddet her yerde: Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri 17 maddelik bir tablo:  

Bu tabloyu özetlesem: 
Dengesizlik derim: gelir dağılımında, yaşam kalitesinde, ve ekolojide.
Bunları da sıkıştırsam, sorunumuz tek: şiddet;  ....şiddeti, zaman zaman doğaya... zaman zaman da birbirimize...uyguluyoruz.  

aİnsanlığa uyumsuzlukta ikinci gösterge: Kıyamet saati: 


Bilim insanlarının 1947’den beri tuttukları bir çeşit ....sembolik kıyamet saati var; bu saatin ....Ocak 2018 güncellemesi - (yani nükleer çatışma, iklim dengesizliği, biyolojik, kimyasal, liderlerin sorumsuzca edilen sözleri, veya siber savaşlar yüzünden - insanlığın yok oluşunu sembolize eden) - gece yarısına 2 dakika kaldığını gösteriyor.  1991’de bu süre 17 dakika imiş.  Kısaca daha iyiye gitmiyoruz.
https://thebulletin.org/doomsday-clock/doomsday-dashboard/

15. Ülkedaşlara uyumsuzuz!-çok konu: 



a.    gelir ve adalet dağılımı, güven, ahbap-çavuş kapitalizmi, 
b.    liyakat, şeffaflık,
c.    yolsuzluk, kayırma, güçler ayrılığı, fikir, ifade özgürlüğü sorunları çok bariz;    hepsi şiddetin yansımaları...
d.   hepimiz geçmişle, gelecek arasında birer köprüyüz; her ülke atalarının kendi topraklarında uyguladığı şiddetle yüzleşmek zorunda; yüzleşme olmazsa, gizlenilmeye çalışılan geçmiş, birgün gelecek neslillere uygulanan şiddet olarak ...geri dönüyor. 

Geçmiş şiddetin gizlenmesini ....destekleyen, kolaylaştıran, toplumun egosunu bu şekilde şişiren siyasetçiler her ülkede güç kazanıyor. 

Konu sağ, sol değil: şiddeti sürdürmek veya şiddeti sürdürmemek.  


66. Aile fertleri ve dostlarımıza uyumsuzuz! - 2 konu: 

a.    Önyargılıyız, yargılıyoruz, kendimize acıyoruz, kurban/mağdur rolünü oynuyoruz, özellikle çocuk ve kadınlara şiddet uyguluyoruz, okutmuyoruz; dış çemberlerden gelen şiddeti, eşimize, çocuklarımıza, yakın çevremize yansıtıyoruz... (Son 10 yılda 500 bin kız çocuğu zorla evlendirildi.  142 bin çocuk doğum yaptı.  11 Eylül gazete haberi ...Birgün: https://www.birgun.net/haber-detay/10-yilda-500-bin-kiz-cocugu-evlendirildi-229717.html

     Erkeğin 1 saniyesi, kadının 9 ay 10 günü; kadınlar bizim zamanla olan bağımız; kadına, kızlara, çocuklarına kötü davranan bir ülkenin zamanla barışması, kalkınması mümkün değil...

b.   Dilimiz şiddet içeriyor: birleştirici, süreç odaklı kelimeler yerine, ayıran, sonuç odaklı kelimeleri kullanıyoruz -  sonuç odaklı, iş ve okul hayatı yaşattığımız şiddeti besliyor... (bknz rekabet, yarışma, sınav, ilk çeyrek sonuçları...bu kelimeler mi bizi birleştirecek?)  Sonuca erişen her yol mübah görüldükçe, sonucun öne çıkıp, sürecin dışlandığı/önemsiz görüldüğü toplumlarda şiddet artıyor: her türlü hırsızlık olağanlaşıyor.

7.      kendimize uyumsuzuz!-çok konu: 


a.    Kendimden biliyorum: Yaptığımız ve bize yapılan şiddetin gölgesinde kendimizi tanımaya, dinlemeye sabrımız yok.  Sorumluluk almıyoruz.  Kaçıyoruz. 
b.    yalan söylüyoruz, maske takıyoruz, kendimizi aldatıyoruz, kandırıyoruz; mış gibi yapıyoruz
c.    kibirliyiz, egomuz var, küstahlık, şımarıklık, bencillik diz boyu...
d.   farkında değiliz: yaşam ....yalnızca ... kendi yolculuğumuz;  başkasının değil.  Fark ettiğimizde ...beklentilerimizi ve olası hayal kırıklıklarını sınırlıyoruz...kendimizi sevmeye başlıyoruz, sorumluluklarımızı fark ediyoruz. 
e.   Şair boş yere dememiş ...bir insanı sevmekle başlayacak herşey ...diye...belki de o sevilecek insan öncelikle kendimiziz...
f.     Daha iyi bir gelecekle aramızdaki en önemli engel ...biziz...ama sorumluluğu aldığımızda, irade ve kararlılığı gösterebildiğimizde, ....belki ihtiyacımız olan tek kahraman da ...biziz.

Aşağıdan yukarı gidersek...
1.      Geçmişinle yüzleş, kendini sev-sarıl, sorumluluk al,
2.      Birleştirici, süreç odaklı dili kullan, kadın-kız-çocukları onore et, aile ve       dostlarına,
3.      Köprü olduğunu hatırlayıp, kimliği ne olursa olsun, ülkendeki herkesi onore et,    sarıl,
4.      Yaygın şiddeti ortadan kaldırmak için hergün çalış,
5.      Ağaç ve hayvanları koru,
6.      Gezegeni koru,
7.      Evrensel değerleri kullan, bilimi rehber edin, Altın Kural’ı uygulayıp, tutarlı ol    ki,
a.      Kıyamet saati geri sarılsın, 
b.      Yaşam kalitesi artsın,
c.       gelecek nesillerin gözlerinin içine bakabilelim

Reçetem uzun, durum umutsuz gelebilir. 
Ancak, her kimlikten binlerce çocuk ve gençle karşılaşmış, onların etkileşimini gözlemlemiş biri olarak içim rahat.  Biz çocukları rahat bırakırsak, neredeyse hepsi bugün anlattığım noktadalar. 

Önyargıları yok;  özgüvenleri var, üretip, birşetiriyorlar, paylaşıyorlar, sorumluluk alıyorlar, meraklı, sorguluyor, üretken, samimi,....tutarlı – birleştirici – ve süreç odaklı dili hemen algılıyorlar... şiddeti fark edip, dışlıyorlar.  Hayvanlara, doğaya, gezegen duyarlılar.

Onları bozabilecek olanlar:  bizim tutarsız söz ve eylemlerimiz

Dikkat ederseniz, krize ve çözümlere bakışımı, partizanlık üzerinden değil, parametrik, insan olmak üzerinden, herkesin faydalanabileceği siyaset üstü, evrensel bir bakış açısıyla kurguladım.   Amacım birleştirmek. 

Bu geniş coğrafyada yüzlerce yıl şiddet uygulanmış.  Çok sancı var.  Ama tutarlı çözümler de dışarıdan gelmeyecek.  Bahsettiğim konular kalıcı, ve içeriden dışarı çözümlerin bir yolu olabilir.  Hatta, farklı coğrafyalara ilham kaynağı bile olabiliriz. 

Farklı açıdan bakarsak: kim bilir, belki de her gezegen ....iç barışına erişirken benzeri bir süreçten geçiyordur.  

Kalk zilimiz çalıyor.  Gelecek nesiller ne yapacağız diye ....gözlerimizin içine bakıyor...umutla.  2 dakikamız, 1 kalbimiz var. 

Sizin kalbiniz .... ne yapmanızı istiyor? 




*Geceyarısına 2 dakika kala ...insanlık için bir yol haritası!

Hedef

Üretelim.
Değer üretelim.
Katma değer üretelim.
Farklılıkları bir araya getirip, en az tüketerek,
en fazla canlının yaşam kalitesini artıran katma değer üretelim.

Bireysel, kurumsal, ülkesel, insanlık anayasamız
“Herkese kendine davranılmasını istediğimiz gibi davranarak,
farklılıkları bir araya getirip, en az tüketerek,
en fazla canlının yaşam kalitesini arttıran katma değer üretelim.”

Evrensel değerler
Üretim farklıları bir araya getirerek oluyor.  En hızlı öğrenim, en değerli üretim sadık ekipler, kümeler, paydaşlıklar kurarak oluyor.   Markaların, kurumların, kişilerin değerleri onlara sadık paydaşların olması ve sayısıyla bağlantılı.  Hatta, bu değerlere önem vermeyen marka, kurum, kişiler, web siteleri ne kadar güçlü gözükürlerse gözüksünler, eninde sonunda toplumun ilgisini kaybediyorlar.  Aşağıdan yukarı yüründüğünde bu değerler, sadık ekipler kurup, “üretiyor.”
Hepimiz bu kavramlarla doğuyoruz; başarıyı yakaladığımız her süreçte bu reçeteyi uyguluyoruz.

Sadık ol/sebat et
Ekipler kur
Öğren/Al ve ver
Dinle/Al
Konuş/Ver
Yaşam/Saygı
Samimiyet/Niyet

Dil ile ilgili farkındalık geliştir

Birleştirici kelimeleri kullan.  Ayırıcı kelimeleri kullanma.

Süreci öne çıkar ki:
·         Sonuca erişmek için her yol mübah gözükmesin.
·         Çocuklarımızın hata yapma (ve zamanla, keşfetme) serbestisini ellerinden almış olmayalım.

Kimlik siyesetine destek vermemek için “kültür” kelimesini asla olunan durum olarak kullanma; yalnızca, bir eylemi ifade etmek için kullan.



*Herşeyin “kırılıgan ve güvenilmez” olduğu bir süreçte, hepimizin kabul edebileceği hedef, değer, dil, ve anayasa güveni yeniden inşa etmenin etkin bir yolu olur.


Yorumlar

  1. https://thebulletin.org/doomsday-clock/ 23 Ocak 2020 güncellemesi = 100 saniye

    YanıtlaSil
  2. https://www.imf.org/external/pubs/ft/fandd/basics/external.htm

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

buraya-nasıl-geldik-II

bir-model-kurgusu