to be or not to be

Ekonomist değilim. 

 

Genel kullanıldığı hali ile fiyat kavramının (ve piyasanın) içerdiği çelişkilerin altını çizmek için yazdım. Bu yazının gelişimine katkı yapabilirseniz, çok sevinirim.

 

2018’de TEDxİzmit bünyesinde yapmış olduğum konuşmada alışılagelmiş şekliyle “fiyat” denilen kavramın “çevreye verilen zararı, her girdiyi kapsamadığını” ifade etmiştim.

 

 Fiyat neleri kapsıyor: insan kaynağı zamanını, gücünü, çeşitli sigorta ve yan faydasını, hazır halde kullanılan girdi malzemesini, çeşitli varolanın kirasını, enerjiyi, fikri çözümleri, paydaşlara hak görülen kârı, ve vergiyi. 

 

varolanlar kavramı: sermaye, makineler, binalar, mobilyalar, ulaşım yolları, iletişim yolları, farklı araçlar, kullan-harca-at tipi kaynakları kapsıyor

fikri çözümler:  pazarlama, reklam, her türlü iletişim çözümü, fikri mülkiyet, zamanlama, farklı yönetişim sistemleri

kullan-harca-at: hızlı tüketim malzemeleri, tek kullanımlık malzemeler

 

var oluşun çeşiti risk ve risk yönetimi bu fiyata dahil değil:

·         fiyatı oluşturan çerçevenin çevreye verdiği zarar,

·         kullanılan her türlü kaynağın toplumun yaşam kalitesi artışı yerine “bu çözüm” için kullanılmasının fırsat maliyeti,

·         yapılan işin her türlü paydaşın kendine veya birbirine güven duymasına engel olabilmesinin maliyeti,

·         toplumda genel şeffaflığın azalmasına sebep olunmasının maliyeti,

·         bu üretimin sürecinde: sömürü, istismar, rüşvet, yolsuzluk, nepotizm, gerçeği gizlemek, şiddet yaşatmak gibi olası olguların topluma verdiği zararın maliyeti,

·         farklı sistem maliyetleri: atık, risk yönetimi, adalet, paylaşım, dürüstlük, sürüdürülebilir-güvenilir kurum ve kuralların oluşma/gelişme süreçlerinin, sürüdürülebilir insani gelişim süreçlerinin (eğitim/öğrenim) maliyetleri,

·         çeşitli insan kaynaklı veya doğa kaynaklı felakete önceden hazırlanılmamasının maliyeti…

 

Yani, fiyat bir kurgu, piyasa bir kurgu, tabi ki, para da bir kurgu.  

Ancak, sistemik bir çöküşün kıyısındaki insanlığın yok oluşu gerçek.  

Hem de, her geçen gün daha tatsız yüzleşmeler içeren bir gerçek. 

 

·         Peki, bu maliyetleri nasıl hesaplayabiliriz?  

·         Nasıl tüm dünya bunu benimser? 

Bunlar çok doğal ve gerçekçi sorular. Ama, bu noktaya gelebilmemiz, sorunu kabul edip, birlikte çözüm aradığımızın göstergesi: yani, şükredilecek bir durum olur.

 

Kurgu varoluş yolunda gerçek yok oluş mu? 

Yoksa, gerçekler üzerine inşa edilen gerçek bir varoluş mu?

Sahneden gelen ses: “to be, or not to be!”  Siz ne duyuyorsunuz?


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

buraya-nasıl-geldik-II

bir-model-kurgusu

geceyarısına 2 dk kala tedxizmit konuşmasının metni