ekolojik-ayakizi-derken

Faydası olsun.

Nisan 2020.  Dünya eve kapandı.  Endişeler yüksek.  Konuyu biliyorsunuz.  Çözümler arıyoruz.

İnsanlık olarak kaybımız yüksek: bilgi, beceri, ve potansiyelleri yüksek insanlarımızı kaybediyoruz. İyileşenlerin gelecekte yaşayabilecekleri sağlık sorunlarını konuşacak durumda henüz değiliz.  Ama aklımızda. 

İnsanlık kısa bir süre içinde peş peşe kaç adet benzeri acil durumdan sonra var olmaya devam edebilir?  Sayı küçük.  Soru ve cevap aklımızda. 

Virüse karşı sosyal mesafelendirme ihtiyaçları yüzünden iş yaşamında frenlere asıldık.  Ne zaman bu durum normale dönecek, gündelik kazanç kazananlar, birikimi olmayanlar, evinden çıkamayanlar, hastalar, yaşlılar, çocuklar, ebeveynleri bu duruma ekonomik olarak nasıl katlanacak?  Gelecek nesillerden borç alacağız. Dileyen bir gün siler.  Çare yok. 

Farklı virüsler çıkabilir, farklı afet durumları da yaşanabilir. Zihnim farklı virüs kavramını kenara atıverdi ama deprem aklımda.  Deprem çantam olsa bile, çözüm aslında yok.  Param olsa, İstanbul’a yüzen hastaneler alırdım.  Kara yolunu unut.  Tek çıkış deniz yolu.  Zihnimi yakan soru: ya Kanal İstanbul depremden kaçmak isteyenlere doğal bir engel teşkil edip, daha yüksek can kaybına vesile olursa?  Cevabım yok.  Dilekçemi verdim.

Birkaç gün önce Chomsky yakın gelecekte yaşanabilecek nükleer çatışma ve küresel ısınma tehlikelerine dikkat çekti. 

Nükleer çatışma hakkında “insan ırkı herhalde bu kadar da aptal olamaz” diye düşünüp, olası çatışma fikrini uzaklaştırmaya çalışıyorum.  “Evren egolarımız ile gelecek nesiller arasında seçim yapmak zorunda bırakmasın” diye dua ediyorum.  Tabi, “belki de, ancak bu şekilde akıllanırız” demeden de edemiyorum.  Bu konuda başka cevabım yok.

Küresel ısınma konusuna eğileceğim. 
Sanırım zihnimdeki en büyük hacmi bu konu kaplıyor.
Hatta, “eğer geleceğe doğru içimizi göreceli rahatlatan bir çapa atabilirsek, o zaman bugüne ve düne daha sağlıklı bakabilmemiz mümkün olur” diye düşünüyorum.  Bu konuya cevap üretmeyen insanlık hayal dünyasında takılıp kalabilir. Corona’ya rağmen en önemli konumuz bu. 

Corona ev hapisleri ve iş durdurmaları iklimle ilgili bir yol gösteriyor.  Dünya kendini tamire hemen başladı.  Göstergeleri bol.  İşbirliği sayesinde çözüm olabilir.  Peki işbirliğini neler durduruyor?  İki cevabım var: 1. her toplumun kendi tarihi ile ilgili algıları - ki bu içimizdeki şiddetin yansıması, ve 2. eylemlerimize/tercihlerimize gezegenin geleceği açısından bakmıyoruz.

Bu yazıda yalnızca tercihlerimize değineceğim.  Tarih algısı başka bir yazıya kalsın.

2004 yılında okuduğum bir kitap petrolün tarihçesi idi.  The Prize (1992), Daniel Yergin (Türkçesi “Petrol”, İş Bankası Yayınları).  Okurken enerjinin reel sektörün cirosu en yüksek girdisi olduğunu fark ettim.  İnsanoğlu oluşması 1 -100 milyon sene arası sürmüş olan bir maddeyi hızla tüketiyordu.  Bir açıdan onu “topraktan çalıyordu.”  Ayrıca, petrol uluslararası ticaretin, büyük devletlerin vergilerinin, uluslararası dengelerin belki de en önemli bacağını teşkil ediyordu. 

2009 yılında İstanbul Sanayi Odası’nın her sene yayınladığı İSO 500’ün 2008 verilerini kullanarak bir çalışma yaptım.  Önce üretim ve hizmetler diye ikiye ayırdım.  Sonra da firmaları enerji üretimi ve kullanımına göre yüksekten alçağa doğru kategorize ettim. Amatörce bir çalışmaydı.  Ama aşağıdaki tablolar oluştu.  Firma ismi kullanmadan yalnızca gözünüzde canlanmasını sağlamak için paylaşıyorum. 

Birince savım: ülkeler iş dünyasına bu açıdan bakarlarsa gezegene en az zararı verecek seçimler yapabilmek kolaylaşır. 

İkinci savım: Corona yüzünden ciddi bir işsizlikle karşılaşacağız.  Eğer, bu sorunu aşarken en az enerji tüketen işleri öncelersek, küresel ısınmayı çözebilecek bakış açısı ortaya çıkar.

Üçüncü savım: Sorunlarımızın yüksek olduğu bu dönemde çok sayıda yerel dayanışmanın da tohumları atılıyor.  Geleceğe çapa niyetiyle en zor sorunumuzu çözmek için şimdi atılabilecek adımlar, bugün işbirliğini kolaylaştırır. 


Ne dersiniz?






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

buraya-nasıl-geldik-II

bir-model-kurgusu

geceyarısına 2 dk kala tedxizmit konuşmasının metni