değişim için yönerge


Bir uzay gemisi hayal edin*.  İçindekilerin yardım isteyebileceği başka bir gemi yok.  Uzayda ilerlerken içindekilerle birlikte çözüm üretmek zorunda.  2020’nin dünya gezegeni bu durumda.  İçindeki en iyi ve en kötü ile var olmak için, gelecek nesiller olabilsin diye elden geleni yapmaya başlayacağız. 

Uzay gemimizin sorunlarını çözmeye kimseyi (iş dünyası, halk, kamu, STK’lar, ülkeler, ideolojiler, kimlikler, vs.) suçlamadan, durum saptaması yaparak başlayabiliriz.

(Aşağıda yazanlar bu konuda niyetli her kişi ve kuruma faydası olması için yazılmıştır.  Yöntem önerisidir.  Tekliftir.  Gelişime açıktır.  Doğal olarak kendi algılarıma göre yazılmıştır.)

Kabul 0: Tarihsel yükümüzü azaltmalıyız.  Bilim insanları Homo Sapiens’in 150.000 - 200.000 sene önce Afrika’dan yola çıkıp, dünyaya yayılmış olduğunu düşünüyor.  Henüz alternatif bir hipotez gözükmüyor. O andan başlayıp, bugüne geldik.  Yaşanmışlıklar, yaşanmamışlıklar, geçmişte yaşanılmış olduğu düşünülen/inanılanlar, mitler, masallar, ve tabi bir de toplumları kolayca yönlendirmek isteyen insanların ürettikleri hikayelerden oluşan bir örüntümüz-yükümüz var. 
“Zaman dilimlerini görebilmemizi sağlayacak” bir teknoloji ortaya çıkıncaya kadar bu hikayelerin hangisi gerçek, hangisi değil tam bilemiyoruz.  İnsanlık olarak, tam bu noktada yönlendirmek isteyen kişi ve kurumlara yuları kaptırıyoruz.  Coğrafya, ülke, ırk, inançdan bağımsız olarak dünyada yaşanan bu.  

Ana trendlere bakarsak: “zorluklar” “yeniliğin anası” olmuş.  Bu olumlu ve umutlu bir bakış açısı.  (İçinde bulunduğumuz zor durum çok öğrenebileceğimizi ima ediyor.) 

“Zorluklarla yüzleşme sayesinde yenilikler” olmuş dersek, özellikle, bile-bile zorluklara yelken açanlar sayesinde (mesela, nehirler, denizler yoluyla keşifler yapanlar) insanlık çok öğrenmiş. 
Öğrenmiş demek şu demek değil: “barış gelmiş.”  Hayır, gelmemiş.  Sorun çözme kapasitesinin artmış olması küstahlığı da beslemiş.  Bugün “neden barış gelmemiş” konusuna anlaşılır, dışlayamayan, ötekileştirmeyen bir cevap vermek gerekiyor.  Benim 4 kısa cümlede cevabım: “Felsefi olarak tutarlı bir yol” aramamışız.  Şiddet ve kölelik yayılmış.  Geldiğimiz nokta kendimizden başlayıp, genişleyen halkalarla uygulamakta olduğumuz şiddetin sonucu.  Gezegene de şiddet uygulamakta sakınca görmemişiz.

Bu yaklaşımla indirgemeci olduğumun farkındayım.  Genelleme yapıyorum ve herkes için doğru değil bu durum.  Eminim bu konuya çok kafa yoran insan hep olmuş, bugün de var.  Ancak, bu kişilerin, bu yaklaşımın değerinin belki de en çok anlaşılacağı dönemdeyiz.

Tutarsızlıklar üstüne inşa edilen hayat ve toplumlar ne yazık ki şiddet ve köleliğe, köleliğin araçlarının artışına vesile olmuş.  Kullanılan kelimeler, ritüeller, bilişsel çelişkiye sebep olmuş olan kavramlar, yönetim şekilleri, organizasyon biçimleri, ve toplumun karşılaştığı arayüzler köleliği - şiddeti yaşatmaya devam ettirecek şekilde kurgulanmış.

Alternatif yaklaşımlar olmuş mu bile bilmiyoruz.  Siyasetin arayüzü korku-öteki-ego-şiddet olmuş.  Yüzyıllardır. 

“Olumsuz bir döngüdemiydik? Nasıl oldu? Etkileri ne oldu? Olumlu döngü ne olabilir?” soruları bugün gereken bilincin ön adımları.  Olumlu döngü teklifim: üretim-paylaşım-duyarlılık-dayanışma/işbirliği.  Alternatif tekliflere açığım. 

Peki, olumsuz döngülerle inşa edilmiş bir tarih algısı ile ne kadar ileri gidebiliriz?  Bence gidemeyiz. 
Eğer yol %100 işbirliğini gerektiriyorsa, işbirliğini dışlayan, zorlaştıran her an/durum çözümü zorlaştıracak.  Bu insanların da zamanla bu bilince erişeceğini kabul edeceğiz ve teklifim: tarihi her kimlikten bağımsız insanlık bilincinin hikayesi olarak göreceğiz.  Evrensel olmayan her kavram bugün bizi zora sokuyor. 

Tarihi coğrafya ve göçler üstünden insanlık bilincinin hikayesi olarak okuyalım.  Her kimlik bu hikayenin rengi olsun ama asli unsuru olmasın. 

“Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” diye düşünerek bu gemiyi “yüzdürebileceğiz.”  Kendimize yapılmasını istemediğimizi başkasına yapmamayı, bize yapılmasını istediğimizi başkasına yapabilmeyi önden kabul edeceğiz...ki sorun çözme kapasitemizin artışı... küstahlığımızı besleyip, işbirliğine engel olmasın.

Kabul 1: Dünya ısınıyor. Her sene bir önceki seneye göre etkileri daha olumsuz olan iklim olayları öncelikle gıda ve su sorunlarını getiriyor.  Hemen akabinde zarar gören kişilere yönelik, göç sebebiyle afet sorunları, hiçbir ülkenin altından kalkamayacağı finansal sorunlara gebe dünyamız. 
Bu durum ile uzlaşabilecek bir yapı, süreç, süreç yönetimi dünyada yok.  Olmaması da normal.  Bu kadar büyük sorunumuz olmamış.  Korkudan beslenip, düşmanlıkları öne çıkartanlar hep olmuş ve bugün de var.  Bu kişi ve kurumların bugün çözüm üreteceklerini beklemek hayal.  Üretmeyecekler.  Yükleri buna izin vermiyor.  Hatta, çözümü çatışmada görme ihtimalleri yüksek.  “Elinde tek kalan çekiç ise, her şey çivi gibi gözükür” diye bir söz vardır.  Gelinen durum bu.
Ancak, aşağıdan yukarı, dışlamayan, proaktif olarak içeren, o kişi ve kurumlara da zamanla ilham kaynağı olan bir hareket başarılı olabilir. Bugün başlayarak çözümler üreteceğiz ve paylaşacağız, en iyi çözümleri her yerde uygulayacağız.  Bu yaşam biçimimiz olacak.  Yılmadan, her eksiğimize rağmen.

Kabul 2: Herkes aynı gemide.  Ancak işbirliği sayesinde gelecek nesillerin yaşam kalitesi olabilecek.  Bu konuda hemfikiriz.  Hemfikir olmayanlar olacak. Bu kişiler en yakınlarımız bile olabilir.  Onları da anlayacak, kucaklayacak, zamanla ikna edecek şekilde yaşayacağız.

Kabul 3: Hep birlikte gezegendeki tüm canlıların dengeli yaşam kalitesi artışı için çalışacağız.  Kimse kimlik, sağlık, kazazedelik üzerinden dışlanmayacak.  Kimsenin diğerine göre önceliği olmayacak.  Herkes sisteme elinden gelen desteği verecek.  Disiplin, motivasyon zorlamadan dolayı değil, durumun aciliyetinden dolayı gerçekleşecek.  Liyakat (disiplin, motivasyon, katkı) sorumluluk alırken esas olacak. 

Kabul 4: İlk öncelik çatışma riskini en aza indirmek olacak ki geri kalan çözümler üzerinde işbirliği yapılabilsin.  Çatışma riskini en aza indirmek için güven sağlanması, güvenin sağlanması içinse güvenilir kişilerden oluşan, şeffaf bir kurum ile başlayacak.  Benzeri kurumlar her coğrafyaya yayılacak.  Aralarında iletişim kurup, en iyi çözümleri paylaşacaklar.  İlk amaç şeffaf, iyi niyetli, çözüm üretip, paylaşan, umut veren bir yapının olduğunu göstermek.  Kendi coğrafyasında kurum istemeyenler olacak.  Bu durum anlayışla karşılanacak.  İknadan önce iyi örneklerin paylaşılmasına odaklanılacak.  Çatışma riskini azaltmanın eylem yol haritası paylaşılacak, gerekçeleriyle güncellenecek.  Bu kurumların boyu, güvenilir kişilerin seçimi, denetimi konuları zamanla netleşecek.  Boyu mesela, her 1000 kişi için 1 kişi olabilir.  Her 10.000 kişi için bir kurum olabilir.  Kişilerin seçimi basit oyla olabilir.  Her bin kişi en kaliteli insanı o noktaya seçerse, en hızlı iyileşme olacağını bilecek.  Denetimi kurum kendi içinde yapacak.  Belki etkin 10 kişi, 8-12 saatte bir değişecek. Kervan bir oranda yolda düzülecek.  Başlamak, güvenmek, ve yılmamak esas.  Bu dokümanın amacı mutlak yaklaşımı ifade etmek değil.  Yaşam kalitesi artışı kriterine göre eksik görüldüğü yer güncellenecek.  Öncelikli iletişim dili yerel dil olacak.  Dünyanın farklı kurumlarıyla en etkin iletişimi kurmanın altyapısı kurgulanacak.

Kabul 4: Bilimin, teknolojinin bilinen en ileri halleri çözüm üretirken kullanılacak ve tüm kurum*larla paylaşılacak.  Her kurum teknolojiye hemen eirşemese bile, yaşam kalitesine hangi araç, yaklaşım, süreç, ve teknolojinin çözüm ürettiğini bilecek.  Teknolojiye hemen erişemezse, bile benzer en iyi çözüm için çalışacak.

Kabul 5: Çatışma riskini azaltma/yok etme konusundan sonraki en önemli konular barınma, beslenme, sağlık, afet yönetimi çözümleri olacak. 

Bu bir başlangıç devamı gelecek...

*Tarihçi değilim.  Hatta, her konunun amatörüyüm.  Amatör kelimesini olumsuz kullanmıyorum.  Amatör olmanın, hatta sorunlara çocuk gözüyle bakabilmenin olumlu sonuçlarını hep yaşadım.  İnsan olmaya çalışmak dışında herhangi bir kimliğim yok.  Tek tarafı olduğum konu: bu gezegende onurlu, barış içinde yaşamın var olabilmesi.  Yazılanları geliştirmek, güncellemek, değiştirmek mümkün.  Öyle de olmalı.  

Benden çok daha akıllı, becerikli çocuk ve gençleri yıllardır görüyorum.  Kendilerine saygım, sevgim, inancım, güvenim...sonsuz.  Aklı, fikri, katkısı olacak herkese şimdiden müteşekkirim. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

buraya-nasıl-geldik-II

bir-model-kurgusu

geceyarısına 2 dk kala tedxizmit konuşmasının metni