buraya-nasıl-geldik-II


Buraya nasıl geldik II

İlk bölümde insanlık tarihinde toplumun üretim, paylaşım, dayanışma süreci hakkında analizimi gösteren bir tablo paylaşmıştım. 

Tablo, şiddet ve yabancılaşmanın tarih içinde artışını, paylaşım ve dayanışmanın azaldığını gösteriyor.  Yanlış anlaşılmasın, umutsuz değilim.  Süreç “hep kötüye gider” diye bir düşüncem yok.  Ancak, olup, biteni anlamaya çalışıyorum.  Gerçeği farklı boyutlarıyla anlarsam, olumlu çözümler çıkarabilirim inancındayım.  

İnsanlık tarihini, bilincimizin tarihi olarak görüyorum.  Bilincimiz, hata ve doğrularımızla gelişiyor. Çocuk ve gençleri her gördüğümde geleceğe inancım artıyor.  

Bu yazıda otoriter popülist liderlerin bir çeşit “kölesi” olan toplumların nasıl oluştuğu konusunda yorumlarımı paylaşacağım.   

Yazıda, ABD’yi konu mankeni olarak kullanacağım.  ABD’yi incelemenin “iyi” tarafı, herkesin gördüğü ve yorumladığı eylemlerinin olması. Tabi bir de, ABD’nin 1945 sonrasında dünyanın liderliğine soyunmuş olması ve çoğu ülkenin bu algıyı kabul etmiş olması hali var. Dünya siyasetçileri ABD’den ilham alıyor, halkları etkileniyor.  ABD örneği üzerinden farklı ülkelerin benzer dinamiklerini düşündürmeyi umut ediyorum.

ABD’de toplamda 14 sene yaşadım.  Okullarında okudum, çalıştım, gazetelerini, yazarlarını okudum, filmlerini, müziğini, yaşamını deneyimledim.  Her toplumda kendini yetiştirmeye çalışan, önyargılarının farkında olan kişiler var.  Cahil olup, önyargılarının farkında olmayanlar da var.  

Her ülkenin halkları gibi, tipik Amerikalı da tek tip değil.  Amacım asla ABD’yi, Amerikalıları yargılamak değil; “bu dönem insanlık hali” diyebileceğimiz yapbozun parçalarını anlamaya çalışmak. Eğer, olup bitenlerin toplumu nasıl şekillendirmiş olduğu hakkında kolayca anlaşılan bir arayüz ortaya çıkartabilirsem, bu arayüzün (yeterince) benzeri diğer ülkelerde de bulunuyorsa, belki toplumların kandırılmalarına engel olmanın, onları gerçeğe yaklaştırmanın, özgürlüklerini ve sorumluluklarını ellerine alma iradesinin tetiklenmesinin bir yolu daha bulunmuş olur.

Farklı faktörlerin toplumdaki kırılmaya nasıl katkı yapmış olduğunu göstermeye çalışacağım. Kırılmanın benim için en bariz hali, 2020 seçimleri sürecinde Trump taraftarlarının komplo söylemlerini dikkate alıp, şiddete başvurabileceklerini ima eden ifadeleri.  Onlara kızarak, acıyarak, onlardan çekinerek çözüm üretmek mümkün değil.  Mümkünse, hepsini “kazanmak” gerekiyor. 

Trump, 2016 seçim konuşmalarından beri, elitlerin kurgusu olan bir bataklığı kurutmaya geldiğini, hakkı yenenlerin yanında olacağını ifade etti.  Özellikle 1980 sonrası fakirleşmiş, kendini mağdur edilmiş gören kişilerin onurunu, gururunu, hakkını geri verme söylemiyle taraftar kazanmayı denedi ve başardı.  Başkanlığı boyunca kendini kanunun üstünde gören, kutuplaşmayı besleyen bir iletişim kurdu.  İnsanlığın karşılaştığı COVID krizi olmasa, belki daha da otoriterleşen bir ABD ile karşılaşırdık. Mahkemelerin ve ordunun daha politize olduğu, Demokratların “sosyalist/komünist” söylemleriyle şeytanlaştırıldığı, ırkçı yaklaşımların tolere edildiği, medyanın baskı altına alındığı bir süreç olasılığı 2020 seçimleri sonrası düşük de olsa, hala var.  Bu reçete işe yarıyor.  Farklı ülkelerde de kullanıldı. 

COVID ve iklim değişikliği gibi küresel sorunları ancak küresel işbirliği ile çözebileceğiz.  Rus Astrofizikçi, Nicolai Kardeshev’in dile getirdiği, adını taşıyan ölçeğin ima ettiği Tip 1 uygarlık seviyesine doğru gidecek miyiz, yoksa içimize doğru çöküp, yıkılacak mıyız sorusunun cevabını belki de bugün yaşayan nesiller verecekler.  Yaraları sarıp, her ülkenin “fark etmeden köleleşmiş” halklarını sistematik olarak kazanmanın bir yolunu arıyorum.

Bir sonraki yazım için tohum: kanımca, bu kişileri kazanmak en az 2 yöntemle olacak. 1. Nasıl buraya geldiğimizi anlamak ve bunu her mecrada anlatmak (dışarıdan içeri).  2. Bu kişilerle uzun dönemli samimi diyalog kurmak (içerden dışarı).  İki yöntem bir arada bir çeşit toplumsal terapi olur.

ABD özelinde süreç:

1.      Anayasa ile ilişkili sorunlar (ilk günden tutarsızlık)

ABD anayasasının ilk anayasalardan oluşunun gururu bir yanda, kölesi olan kişilerce yazılmış olması ve kölelerin oy kullanabilen vatandaş olarak görülmemesi diğer.  Bu durum ayrımcılığı devletin harcına katmış.  (Sizin anayasanızda nasıl bir ayrımcılık var?) 

 

2.      Tek taraflı tarih algısı, şiddetin saklanması (önyargılar)

Her toplum tarihinde şiddet yaşatmış olabilir. Yaşattığı şiddetle yüzleşmeyen toplum hastalanıyor.  Yaşadığı şiddet, ayrı bir konu. “Ben yaşadım, dolayısıyla şiddeti yaşatma hakkım var” yaklaşımı “anlaşılır” ama hastalıklı bir düşünce.  Hepimiz öncelikle kendi eylem ve seçimlerimizden sorumluyuz.  Bizi, bize yapılanlardan çok, kendi yaptıklarımız tanımlıyor.  Neredeyse her toplumun kadim bilgisi: “kendine yapılmasını istemediğini, başkasın yapma; herkese kendine davranılmasını istediğin gibi davran” söylemi halklara sanki özellikle unutturulmuş.

Şiddet uygulayan toplum şiddet içeren seçimleriyle yüzleşmezse, önce “saklamak” için yöntemler geliştiriyor. “Ama” ve “fakat” ile başlayarak bahaneler üretiyor. Resmi tarih bu bahaneleri içeriyor. 

Öğrenciler tek taraflı tarih yorumuna maruz kalıyor.  Aile sohbetleri, medya, siyasetçi, toplumun ritüelleri ve ürettikleri bu tek taraflı tarihi referans alıyor.  Bazı toplumlarda, resmi tarihe aykırı fikir belirten yazarlar, akademisyenler, bireyler “hain” damgasını yiyor.

Kendi şiddetiyle yüzleşmeyen bir ülke kendisine yabancılaşıyor. Kendi içinde, farklı düşünenlere şiddet uyguluyor. “Vatanseverlik” adı altında, gerçeği saptırmaya açık. Biriken vicdani cerahat zamanla toplumu zehirliyor.  ABD buna benzer deneyimi kendi coğrafyasında Amerikan yerlileri, Afrikalı Amerikalılar, Meksikalılar, ve farklı dönemlerde ayrımcılık yapılmış olan farklı azınlıklar üstünden yaşamış ve yaşıyor. 

Tek taraflı tarih yazımı bir tarafta kemikleşen vicdani borç üretmiş, diğer tarafta da önyargısı pekişmiş toplum, medya, ve siyasete sebep olmuş.  Merak eden, bu konuda ince bir katman olarak: ABD’de ırkçı ayrışma ve ayrışmanın sonlandırılması sürecinin tarihini araştırsın.  Ve tabi ki ABD, benzer sorunları yaşamış olan tek toplum değil.  Olumlu açıdan bakarsak: ABD’de bu çelişkilerin farkında olan toplum katmanı hızla büyüyor.  Gençler, tarihsel gerçekleri öğrenme konusunda kararlılar. (Sizin tarihinizde hasıraltı edilmiş hangi şiddet olayları var?)

3.      Coğrafyanın getirdiği erişilmezlik algısı

ABD bir "ada."  Öncelikle kendi coğrafyasının koruması altında. Pearl Harbor baskını (1941) ve 9/11 (2001) terör olayı dışında) dışarıdan kendi topraklarına saldırının acısını ve tevazusunu yaşamamış. Bu ortamda halkın Amerikan istisnacılığına inanması, kendini başka uluslardan üstün görme duygusunun yeşermesi daha kolay olmuş.  Farklı uluslar coğrafyasının boyutları, “stratejik” konum, kaynaklarına dayalı kendini diğer ülkelerden üstün görebiliyor.  (Sizin coğrafyanızda bu algı nasıl oluşmuş?)

4.      Tehdit algıları ve kutsallar

ABD, Birinci ve İkinci dünya savaşlarında kazanan taraf.  Ada olmasının doğal koruyuculuğu dışında kazanmasının sebepleri: savaşa “düşman” yorulunca girmesi, bilimin seviyesi, donanımlı ordusu - özellikle deniz ve hava gücü - üretim becerisi yüksek firmaları, ve enerjiye daha ucuz, daha kolay erişebilmesi.

Bu zaferler medya ve siyaset tarafından idealize edilmiş.  ABD, “iyilik ve vicdanın evrensel temsilcisi” olarak algılanmış ve kamuoyuna bu şekilde tanıtılmış. Başkanlığı (1953-1961) döneminde komünizm histerisinin belirgin hallerinin yaşanmış olduğu Eisenhower, görevini bırakırken (17 Aralık 1961) konuşmasında, özgürlük yolunda hassas dengenin altını çizip, "muazzam ordu (kamu) - büyük silah endüstrisi (özel) birliği" diye isimlendirdiği yapının, haksız nüfuz edinme risklerinden bahsetmiş. Bu yapının, (halkı korkuyla yönlendirip, “güvenlik için” bahanesiyle, kendi çıkarları için) özgürlükleri ve demokratik süreçleri tehlikeye atabileceği hakkında uyarmış. 

Pompalanan komünizm korkusunun da etkisiyle bireysellik, rekabet, ve ekonomik model, fayda zarar analizi yapılmadan, kutsallaştırılmış. Kendi başlarına illaki kötü olmayabilecek bu olguların beklenmeyen etkileri:  kolektif eylem dürtüsü törpülenmiş, bir kısım kendini diğer ülkelerden üstün görmüş, siyasete daha az müdahil olmuş, ABD rüyasına inancına rağmen zenginleşememiş halk, kendini yetersiz ve değersiz hissetmiş.  Toplumun bir kısmında, nereye akıtacağını bilemediği bir (mağduriyet algısı) kızgınlık birikmiş. 

Ronald Reagan döneminde önü açılan neoliberalizmin insanlığa bedellerinin (bir kısmı) şöyle olmuş:

- farklı ülkelerde otoriter siyasi iradelerin ABD destekli olarak kendi halklarına şiddet uygulaması,

- küreselleşmenin sosyal maliyeti düşünülmeden sanki evrimin "bir sonraki doğal adımı" olarak tanıtılması ve özellikle mavi yakalı iş gücü hayal kırıklığı yaşaması

-  finans sektörünün normalde almayacağı riskleri almasını destekleyen, bu sayede düşük gelirli halkı ev sahibi yapan, ve bu danışıklı süreci oya devşirmiş siyasetçilerin finans sektörünün iflasına ve bu iflastan reel sektörün de zarar görmesine sebep olması,

- finans sektörünün iflası sonunda “batmasına izin verilmeyecek kadar değerli” görülmesi, kurtarılması sırasında, finans sektörü çalışanları zenginleşirken, toplumun genelinin göreceli fakirleşmesi toplumsal vicdanını yaralaması,

- “piyasanın”, “görünmez elin”, “zengine dağıtılıp, fakire damlayacak” varlığın beklendiği gibi işlememesi sonucu gelir dağılımında dünyada en derin eşitsizliklerden birinin ortaya çıkarması,

- Irak, Afganistan coğrafyalarında milyon üstü insanın yok olmuş ve buna “tali hasar” denmesi,

- fiyat denilen kavramın üretim süreçlerinin ekolojiye verdiği zararı yansıtmaması,

- tutarsızlıkları çözmek yerine, “herkes tutarsız olsun” diyen, bilimi ve bilimsel uzmanları dışlayan, ve halkı da komplo teorileriyle kandıran siyasetçilerin ortaya çıkması,

- toplumsal ve toplumlar arası güvenin zarar görmesi.

(Sizin ülkenizde hangi tehdit algıları, nasıl tutarsızlıklara sebep olmuş?)

5.      Algı yönetimi araçları olarak: Hollywood ve Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi

Bireyselciliği önceleyip, kolektif iradeyi dışlarcasına, Hollywood, kahramanlarını uzun seneler öncelikle bireylerden seçti.  Bakınız: 007, Superman, Batman, Spiderman, Iron Man, Western filmleri vs.  Hatta, bireyselcilik “Amerikan yaşam biçimi” olarak tanıtıldı. 

Bu sayede halk hem “kahraman beklemeye” alıştı, hem de kolektif eylemin değerini “unuttu.” Tabi bu durum,  iş dünyasının avantajına sendikalaşmanın hor görülmesine de sebep olmuş olabilir.  Bir gün bireyselciliğin toplumu ne kadar değersiz ve yetersiz hissettirmiş olduğu ile ilgili bir araştırma yapılmalı.  Öyle ya, kahramanlar hep süperse, normaller yetersiz algısı pekişiyor.  Halbuki, "Hiç şüpheniz olmasın. Aklı başında bir grup insan dünyayı değiştirebilir. Bu hep böyle olmuştur." demiş değerli ABD’li kültürel antropolog, Margaret Mead.  Kısaca, anlamlı değişim için küçük, ancak yılmayan bir ekip, yani kolektif çaba gerekiyor!

Son senelerde, bireyselliğin sorunları çözme konusundaki yetersizliği ve internetin işbirliğinin değerini göstermesi sayesinde, Hollywood filmlerinde ekip olarak çalışan kahramanların sayısı arttı.  Bakınız: Avengers, Justice League, vs.

İkinci Dünya savaşı sırasında ortaya çıkan Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi, bilinçaltında - ekonomik açıdan hiyerarşik toplumu normalleştiren bir araç olarak kullanılmış ise şaşırmam.  Yanlışlık olmasın, bu piramidin anlamsız olduğunu iddia etmiyorum.  Üst sınıflara başkaldırıya engel olan bir algının oluşmasına (bilerek veya bilmeyerek) alet olmuş olabileceğini söylüyorum.  Maslow değerli.  Eseri ise algı manipülasyonuna açık.  (Sizin ülkenizde hangi algı araçları kullanılmış?)

6.      Kimlik, sınıf siyaseti

Kendini değersiz ve yetersiz gören kitleler göçmen ve elitlerin saldırısı altında olduklarıyla ilgili kolayca güdümlenmişler.  “Vatanseverlik” kelimesinin arkasına saklanabilen şiddet adım adım yeşermiş.  Tutarsızlıkla başlayan bir hikayenin karması da bu olmuş.  (Sizin ülkenizde kimlik siyaseti nasıl besleniyor ve şiddeti güdümlemek için nasıl kullanılmış?)

“The land of the free” -  “özgür olanın toprağı” - söylemiyle yola çıkıp, toplumun köleleşmesine sebep olan ve bir bakıma otoriter popülist liderlere davetiye çıkaran - her ülkede yansıması olabilecek - sürecin adımları özetle:

1.      Toplum sözleşmesindeki tutarsızlıklar

2.      Toplum tarihindeki şiddetin gizlenmesi, yadsınması

3.      Coğrafyanın getirdiği sahte üstünlük duyguları

4.      Tehdit algısı ve kutsal söylemleri ile özgürlüğün kısılması

5.      Algı yöntemleri ile özgürlüğün kısılması

6.      Kimlik siyaseti ile özgürlüğün kısılması

Her ülkenin Trump'ına oy veren kitlenin tohumu çok önceden atılmış durumda. 

Her Trump aslında bu sürecin "meyvesi."

Sürecin önemli adımlarından bazılarını atlamış, bazılarını da gereğinden fazla öne çıkarmış olabilirim.  Bu kadar katmanlı bir süreci az sayıda adıma indirgemeye çalışmak ne kadar sağlıklı emin değilim.  Bu akışı halka açıp, zamanla geliştirmeye açığım. Gerçeği anlarsak, çözümün parçası olur.  Zaman daralıyor.  Katkılarınızı beklerim.  Daha iyi yaklaşımlara vesile olsun niyetiyle…

Son sorum:

İnsanlık tarihi, bilincimizin tarihi demiştim.  Bilincimizi "geride tutan" yöntem köleleştiren söylemler, bilincimizi "yükseltmeye çalışan" yöntem de özgürleştirici söylemler içeriyor.

Ülkenizde sizi köleleştiren ve özgürleştiren söylemler hangileri?

Yorumlar

  1. 1918 Germany Has a Warning for America (1918 Almanyası'nın bugünkü Amerika'ya uyarısı)


    https://www.nytimes.com/2020/11/30/opinion/trump-conspiracy-germany-1918.html?action=click&module=Well&pgtype=Homepage&section=Contributors

    Jochen Bittner (@JochenBittner) is a co-head of the debate section for the weekly newspaper Die Zeit and a contributing opinion writer.

    30 Kasım 2018 NY Times'da yayınlanan makale 1918 yılında Almanya'nın 1nci Dünya Savaşı'nı kaybedişi sonrası askerleri geri dönüşü sırasında nasıl bir "mağduriyet ve şeytanlaştırma söylemi dönemi" yaşanmış olduğunu, toplumun nasıl ikiye bölünmüş olduğunu, ve IInci Dünya Savaşı'na gidilen yolu döşeyen taşların nasıl o günlerin izini taşıdığını anlatıyor. Ve 2020 ABD seçimleri sonrası Trump ve Biden kamplaşması üzerinden ABD toplumunun aynı şekilde bölünmüş olduğunu ima edip, gelecekle ilgili uyarıyor.

    YanıtlaSil
  2. https://edition.cnn.com/2020/11/30/politics/joe-digenova-attorney-trump-campaign-chris-krebs-violence/index.html

    YanıtlaSil
  3. https://www.c-span.org/video/?15026-1/president-dwight-eisenhower-farewell-address

    YanıtlaSil
  4. https://wtfhappenedin1971.com/

    August 15 – President Richard Nixon announces that the United States will no longer convert dollars to gold at a fixed value, effectively ending the Bretton Woods system. He also imposes a 90-day freeze on wages, prices and rents.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/orsan-k-oymen/batidan-kacanlar-1798449

      Sil
  5. https://www.nytimes.com/2021/01/09/opinion/capitol-attack-racism-america.html?action=click&module=Well&pgtype=Homepage&section=Opinion

    YanıtlaSil
  6. https://www.nytimes.com/2021/01/11/opinion/josh-hawley-religion-democracy.html?surface=most-popular&fellback=false&req_id=151870635&algo=bandit-all-surfaces-decay-decay-02&variant=2_bandit-all-surfaces-decay-decay-02&imp_id=195371205&action=click&module=Most%20Popular&pgtype=Homepage

    YanıtlaSil
  7. https://www.nytimes.com/interactive/2021/02/21/us/capitol-riot-attack-militants.html?action=click&module=Top%20Stories&pgtype=Homepage

    YanıtlaSil
  8. https://eand.co/american-fascism-is-becoming-american-nazism-c1b7bc575193

    YanıtlaSil
  9. https://www.dni.gov/files/ODNI/documents/assessments/GlobalTrends_2040.pdf

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaşamın hedefi, o hedefe giden değerler, hedefe uygun tutarlı dil, yaşamın farklı ritüelleriyle (eğitim, profesyonel yaşam, aile-vatan muhabbetleri, tarihin saptırılmış olması gibi) "normalleştirilmiş şiddetten/tutarsızlıklardan" bahsetmeden bunun gibi raporlar ne kadar ... hedefine varabilir? Tamam toplum ve siyasiler bu rapora bakıp, akıllı kararlar versinler de, bu rapora denge unsuru olacak bir "umut ve barış raporu" da gerek miyor mu?

      Sil
  10. https://eand.co/why-americas-an-ultra-violent-society-21a69f21167a

    YanıtlaSil
  11. https://www.nytimes.com/2021/05/05/opinion/trump-automation-artificial-intelligence.html

    YanıtlaSil
  12. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  13. https://www.youtube.com/watch?v=0C7fSKYFHlY

    YanıtlaSil
  14. https://www.nytimes.com/2021/07/10/opinion/sunday/white-newspapers-african-americans.html?action=click&module=Well&pgtype=Homepage&section=Sunday%20Review%20%20Opinion

    YanıtlaSil
  15. https://www.nytimes.com/2021/07/14/opinion/jim-crow-voter-suppression.html

    YanıtlaSil
  16. https://www.nytimes.com/2021/06/29/magazine/memory-laws.html

    YanıtlaSil
  17. https://www.youtube.com/watch?v=okcfKaC87r4&t=1328s

    YanıtlaSil
  18. https://www.mckinsey.com/featured-insights/employment-and-growth/poorer-than-their-parents-a-new-perspective-on-income-inequality

    YanıtlaSil
  19. https://www.youtube.com/watch?v=09maaUaRT4M

    YanıtlaSil
  20. https://pedramshojai.medium.com/what-if-maslow-didnt-have-it-all-right-b612e151587c

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

bir-model-kurgusu

geceyarısına 2 dk kala tedxizmit konuşmasının metni